Yirmi birinci yüzyılda, biyolojinin düsturu “sistem” kelimesidir. Teknolojilerimiz karmaşıklıkta yarışırken, beyin ve beden işlevlerinin ne
denli iç içe olduğuna ilişkin kanıtlar da önümüze yığılmaktadır. Her şey birbiriyle ve birbirine bağlantılı. Kendi başına hareket eden tek
bir gen anlayışının yerini ağ yapıları aldı. Yine kendi başına hareket eden genetik anlayışının yerine artık farklı düzeyler arasındaki
entegrasyondan söz ediyoruz. Genomik, proteomik, metabolomik ve daha birçok “omik” iç içe geçmiş durumda. Bu, yeni “sistem
biyolojisi” dir.
Peki bunların sağlığımızla ne ilgisi var? Yirminci yüzyılda tıp, insan vücudunu nöroloji, kardiyoloji, gastroenteroloji ve endokrinoloji gibi
uzmanlıklara ayırmıştı. Uzmanlar vücudun farklı yanlarına odaklanmışken büyük resmi önemseyen yoktu. Çok az doktor bu yeteneğe
sahipti. Şimdi sistem biyolojisi yepyeni bir yaklaşımı gerektiriyor. İşte Fonksiyonel Tıbbın devreye girdiği nokta burası. Vücudu ayrı ayrı
organ sistemlerinin bir toplamı olarak ele almak yerine, hücrelerin ve sistemlerin nasıl en iyi biçimde geliştiğini ve hangi nedenlerden
ötürü sıkıntıya düştüklerini sorgulamak gerekiyor. O nedenle Fonksiyonel Tıp, sistem biyolojisi için klinik tıpta kullanılabilen pratik bir
arayüzdür. Sisteme ilişkin sorunları arar, böylece olayları erken yakalayabilir ve belirtiler yerine kök nedenleri tedavi eder.
Yirmi birinci yüzyılda, beynin vücutla çok sıkı bağlantılarının olduğu, beyin ile vücudun birbirini derinlemesine şekillendirdiği artık
anlaşılıyor. Eğer vücut sistemlerinin başı dertte ise beyin de bu durumdan etkileniyor. Dr. Hyman, Fonksiyonel Tıbbı kullanarak
sistemlerdeki bozuklukları düzeltmenin vücudumuzun yanı sıra beynimize de yardımcı olduğunu gösteriyor.
“Psikiyatrik hastalıkların” altında yatan kimyasal dengesizliklerin, artık vücut düzeyinde tedavi edilebilecek daha sistemik kimyasal,
metabolik problemlerle bağlantılı olduğu görülüyor. Sadece beyin kimyasını tedavi etmek, ilaca bağımlılığa yol açabilirken, sistemik
kimyanın tedavisi beyin kimyasındaki dengesizliği düzeltebilir ve gerçek anlamda sürdürülebilir iyileşme sağlayabilir.
Aşırı stresin yanı sıra bu kadar çok kimyasal madde ve başka çevreyi kirletici faktörlerden ötürü vücut sistemlerinin zorlanmasına
ve beyin fonksiyonlarının bozulmasına şaşırmamalı. Dr. Hyman’ın UltraWellness’in yedi anahtarı, temel fonksiyonel sistemlerimizin
desteklenmesi ve iyileştirilmesi için net bir yaklaşım sunuyor. Bu alanda daha fazla araştırma yapmak önemli olmakla birlikte, şu
anda karşı karşıya olduğumuz zorluklarla akıllıca başa çıkmak için yeterince bilgimiz var ve Dr. Hyman yalnızca onların nedenini değil
çözümünü de gösteriyor.
MARTHA HERBERT, M.D., PH.D.
Nöroloji Doçenti, Harvard Tıp Fakültesi, Transcend Araştırma Programı Direktörü
Massachusetts General Hospital